7 Ekim 2012 Pazar

Sonbaharda Bir Şubat - Yaşadığın Şehre Bak




Bu başlık aslında şöyle romantik + melankolik = afilli bir yazı istiyor ama ''ben ve afilli yazı ha, hiç ortak yanımız yok'' diye geçiştiriyorum...

Bu şubat şu anda TRT1 de yayınlanan dizi Şubat...Fragmanlarıyla dahi bizi büyüleyen her bölümüyle olay olan Şubat...




Kadro sağlam hem de çok sağlam, hikaye de öyle...Yönetmen ve senarist de güzel iş çıkartıyor ama en güzeli de tasarımcılar...Set tasarımları, kostümler ve makyajlar süper...Hatta o kadar başarılı ki Hollywood filmlerini aratmayacak nitelikte...
Başka bir dünya var şu an o sette...



Ama hep övmek de olmaz demi...ilk bölümde kişiler gözüme çok eğreti gelmişti...Karakterler değil bu eğretiliğin sebebi kostümlerdi...Çok yabancı bize sanki...Bizim sokaklarımızda değil de Los Angeles sokaklarında yaşıyor bu insanlar sanki...Hatta o kadar ki ilk başlarda, yıllar önce çok revaçta olan, küçük kıyamet sonrası hayatta kalan insanların yaşama çabasını anlatan bizlerin de ayıla bayıla izlediği o amerikan filmlerindeki tiplemeler olduklarını sanmıştım...






Pek bilmem bizim sokak serserilerinin, evsizlerin, tinercilerin, kaçanların kaçırılanların durumunu...Ama giyimleri pek böyle değil onu biliyorum...Gerçi şu an açık açık bilmem demem de ayıp zaten...Bizim dinimizde ''Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir.'' dendiği halde bizim sokaklarımızda böyle şeylerin olması ve bizim duyarsız kalmamız ne İnsanlığa ne Müslümanlığa sığar zaten...





Şubat da bunu gösteriyor ya aslında bize...Eminim ki pek çokları yolda sokakta gördüğü böyle insanlara bakarken artık düşünüyordur az da olsa..Onları hemen itmiyor, anlayış gösteriyorlardır...
İnsanoğlu böyle bir varlık işte gözüne gözüne bir şeyleri sokmazsan göremez asla, görmek istemez çünkü işine gelmez...

Konusundan uzun uzun bahsetmiyorum dizinin kadrosundan da...Her yerde bulabilirsiniz zaten...

****

Eflatun film sunar...

"İnsanın yaşadığı şehir, dünyanın merkezidir. Gri binalarla, cam kulelerle, asfalt yollarla, demir köprülerle, kalabalık meydanlarla dolu bu şehre bak! Şehrin kalbi atıyor. Gece birden bire bir araba alarmı duydun, sonra saydın, 14 kere arka arkaya çaldı alarmlar, bu bir işaret.. Şehir seni uyarıyor, uyanık ol, bu gece uyuma.. Gökyüzünde kırmızı bir balon gördün, sonra bir tane daha, bir tane daha.. Bil ki küçük bir kız çocuğunun kaybolduğu ilan edilmektedir.. Bu ilanı senin yanından geçip gittiğin birisi görür ve küçük kız kurtulur. Paran yok, yardım isteyebileceğin kimsen yok, yalnızsın.. Şurada bir sola dönülmez tabelası mı var, arkasında sana bırakılmış bir şey bulacaksın.. Şehrin bir kenarına atılmış bir çöp, öteki için hazine olabilir ve genç bir kadını sevindirebilir. Sokak köpeklerinin yaralı ve aç olduklarını düşün.. Senin görmediğin birileri onların yaralarını sarmasa, karınlarını doyurmasa neler olurdu? Şehre daha iyi bak! Bir tramvayın taşıdığı kırmızı bir güle bak.. O gül sana haykırılan bir aşk ilanı olabilir. Yaşadığın şehre bak! Hiç görmediklerini göreceksin, onları göreceksin.."




İlk tanıtımlar çok güzel, bir de özellikle Aziz Bey ( Musa Uzunlar )'ın sesinden yapılan açılışlar çok etkileyici....


Deli ve duble karakterlerini canlandıran Nadir Sarıbacak ve Sermet Yeşili de tebrik etmek istiyorum...Zira o ikiliyi yolda görsem kaçacak delik ararım, dermişim...Ama o kadar iyi canlandırıyorlar öylesine zor karakterleri...





Bu çocuk öldüğünde ne üzüldüm ama...Biliyorum dizi bu ama gerçeklik payı da yok değil ki...yaşadığımız dünyada böylesi çok olay oluyor her gün her saat...


Çok sevimli bir velet ama ya...Küçüklüğünü de bilirim ben...Ömercik gibi dizilerle filmlerle büyüdü kereta... :)

Setten ve karakterlerden diğer görüntüler...;



















Ve belirtmeden edemeyeceğim dizide çalınan müziğe resmen Aşık oldum... <3 <3



Bu tipi de Spartacus'te gördüğüme yemin edebilirim... o.O







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder